KUŞADASI’NIN ORASI, BURASI… SOĞUCAK…

Kuşadası’ndan yönünüzü Söke’ye verin. Davutlar girişini pas geçin, doğru ranpadan yukarı. Ranpanın bitiminde, Kuşadası çıkışından 11 km sonra oluyor, sağda Soğucak yazıyor. Köye doğru dönün.
Hem de iki kez gidin Soğucak’a. Birincisinde gün batmadan önce, ikincisinde de gün batmadan önce. Birincisinde gün batımını, köyün sonundaki Paşa Restaurant’da karşılayın. İkincisinde gün batımını, hani ranpadan sonra sağa dönüyordunuz ya, tam orada, hemen sağınızdaki kafe-restaurant karışımı mekânın bahçesinden seyredin. Doyumsuz.
Paşa Restaurantın yiyecekleri adıyla hiç uyumlu değil. Günbatımının hatırına oturuyorsunuz. Köşeyi tutmuşlar. Yanılmayın, İngilizce modasına uymuşlar, adını Pasha yazmışlar. Paşa’nın yerinde ‘seyir terası’ olsaydı keşke.
Söylendiğine göre dünyanın en güzel günbatımlarından biri Kuşadası Körfezinde olurmuş. Dünyadaki diğer gün batımlarını görmediğim için bilemem! Bana göre çok güzel.
Yukarıdan körfeze, denizin ufuk çizgisine bakmak, tarifsiz duygular yaratıyor. Gün batımında güneş denizin yukarılarında küçülüyor. Rengi yer yer kızılımsı, sarı kızıl karışımı oluyor. Güneş annesine, bir günün hasretiyle koşturuyor. Heyecanlı… Heyecandan, koşturmaktan yorgun. İyiden iyiye al al oldu. Denize yaklaşırken huzmesi, uzaklardan kıyıya kadar uzanıyor. Sonra, deniz adeta alevleniyor. Güneş genişliyor, sini gibi oluyor. Ufuk çizgisinin ardında anası kendine çekiyor. Gökyüzü, deniz kızıla belendi. Siz hiç suyun tutuştuğunu, gökyüzünün alevlendiğini gördünüz mü? Bu muhteşem kavuşma anını Kuşadası’nda görün. Denizin derinliklerinde, anasının kucağında sabahı bekleyecek. Ve… Sabah daha da güzelleşmiş, serpilmiş olarak, bu kez bize kavuşacak. Günü başlatacak.
Aşağıda geniş bir körfez, solunuzda Samsun dağları. Samsun dağlarının denize kavuştuğu kıyı şeridi Dilek Milli Parkı. Milli park Güzelçamlı’dan, Karine’ye kadar uzanıyor. Milli parkın burun yaptığı yerden, körfezin açıklığına doğru, tüller arasından uzanan, bizim Sisam Yunanlıların Samos olarak adlandırdığı ada. Anadolu’ya hasretle bakıyor. Sanki sırtını Anadolu’ya dayamış. Sisam’ın ana yerleşimi öte yüzünde. Ege’nin sonsuzluğuna bakıyor. Bize bakan birkaç sayfiye yerleşimi var.
Körfezin sağında, Kuşadası tarafında bir burun, Fransız tatil köyü, berisinde kısa burunda Nötestik Sitesi var. Siteyi gezdim, rahat ferah. Biraz eski. Belki de Kuşadası’nın en güzel yerinde. Ben sevdim.
Kuşadası’na ilk gittiğimde, Soğucak’tan görünen ova henüz yapılaşmamıştı. Dümdüz. Kıyının Kuşadası’na yakın bölümünde bir iki site, ortalarında Kadı Kalesi (Anaia), dağların eteğinde Güzelçamlı Köyü, bir de Afet İşleri Kampı… Bu kadar… Ovanın kıyıya yakın bölümü sulak alan, içerilere doğru uçsuz bucaksız şeftali bahçeleri, taaa Söke asfaltına kadar. Güzelçamlı Davutlar arasında dağa doğru orman henüz yakılmamıştı. Ova şimdilerde silme uyduruk sitelerle dolmuş. Şunun şurasından kaç yıl geçti ki… Gün karardı, deniz de görünmez oldu. Siteler aydınlandı, sokak lambaları yandı. Karanlık ovanın tüm çirkinliklerini örttü, güzelleştirdi. Işıl ışıl şimdi ova. Paşa Restaurantın keyfi bitti. Geri dönüş başladı. Köy meydanının orda boş bir arsa var. Şansınız varsa Ege düğününe katılırsınız. Alan aydınlatılmıştır. Çalgılar, yerel sanatçılar eğlendiriyor köyü. Buranın düğünlerinde keşkek olur. Varsa, utanmayın bir tabak da siz alın, afiyet olsun.
Bu arada, unutmadan. Selçuk’tan Ortaklar’a giderken, onuncu kilometrede, sağa Çamlık tren istasyonuna dönülür, demiryolunun üzerinden geçilir. İşleyen hattır, aman trene dikkat. Çamlık’ın içinde solda TCDD Tren Müzesi. Heyecan verici, anılarınızı tazeleyen bir açık hava müzesi. Onlarca ‘kara tren’, önlerinde şaşırtıcı öyküleri yazılı, tarihin sayfalarından gelmiş gibi. Dilerseniz makinist yerine geçin, fotoğraf çektirin. Bu sessizliğin, bu tarihin ortasında güzel bir lokanta var. Afiyet olsun. Önümüzde farklı bir tanıtım var. Bekleyin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ege’den Denize Bırakılmış Bir Çiçek / DATÇA

KARŞI TARAF – İSTANBUL

EFES (Ephesos) Antik Kenti IV