SAROZ
Gezginlerin dergi ve gazetelerde yayınlanan yazılarına göre, değerlendirme yapmak doğru değil. Onların yeme-içme önerileri de abartılı oluyor. Hele hele, yerel internet siteleri, allayıp-pullayıp sunuyorlar. Çok sınadım, hayal kırıklığına uğradım. Saroz da bunlardan biri.
Bir keresinde, TV’lerin birinin yemek programında, anlı-şanlı yeme içme gurmelerimizden biri, ağız sulandırıcı görüntülerle, ‘’katmer Urla’da falan kardeşlerde yenir’’ dedi. Bir İzmir gezimde, katmer yemek için özel olarak Urla’ya gittim. Urla’da, falan kardeşleri tanıyan bile yok. Aynen geri döndüm.
Danişmentaltı’ndan yönümüzü Yaylasahiline çevirdik. Her yerde olduğu gibi, herkes araziyi istediği gibi kullanmış, kafalarına göre binalarını kondurmuşlar. Biz bolca bulduğumuz güzellikleri, müsrifçe harcıyoruz. Hani, birileri yiyeceği çokça bulur da, ucundan alır gerisini bırakır ya, aynen öyle. Barakamsı yazlıklar, dükkânlar. Bir çaya şu kadar isterler, itiraz edilse ‘’kardeşim manzaraya baksana’’ derler. Zaten o manzara benim, hepimizin. Manzaraya ne hakla para alırsın be adam.
Yaylasahili’nin doğası güzel. Karşıda Gelibolu Yarımdası. Deniz pırıl pırıl, tertemiz. Yurdumuzun güzel köşelerinden biri. Keşke, buralar böyle kullanılmasaydı. Çevre pis, gölgesine sığınılacak bir ağaç topluluğu yok. Birkaç kişi denize giriyor. Konfordan yoksun. Yaylasahili’ni listeden çıkardık.
Kentlerde bina yapılırken, yerel yönetimler ‘’kılıkırkyararlar’’, bir dolu yazı-çizi, plan-proje. Oysa, buralarda onca mühendisin, fen adamının yetkileri, bir garip muhtara bırakılmış. Bu cennet vatanın en güzel köşelerini, vurguncular, fırsatçılar biçimlendiriyor. Orman yangınlarının da failleri bunlar. Öylesine gözleri dönmüş ki, Gelibolu Yarımadası’nda aziz şehitlerimizin ormanlarını (yorganlarını) bile yaktılar.
Saroz’dan umudumuzu kestik. Çarçabuk Keşan-Çanakkale (E 90) karayoluna çıktık. Hiçbir yere uğramayı düşünmüyoruz. Gelibolu’da yemek yiyeceğiz, sonra da ‘’Çanakkale DestanıTanıtım Merkezi’’ne kapanmadan yetişeceğiz.
Her daim Eceabat’a giderken, Bolayır sapağının karşısında bir yerlerde, terk edilmiş dinlenme tesisinde durur, bu tarafta Çanakkale Boğazını, diğer tarafta Ege Denizi’ni seyrederiz. Bize ilginç geliyor. Ege tarafına bakınca, dik bir yamacın sonunda, güzel bir koya yerleşmiş, doğru-düzgün yerleşim görürdük. Hadi bakalım, inip görelim. Belki bize uygundur. Dik bir ranpadan aşağıya indik. Kuzey rüzgârlarına kapalı olduğu için çok sıcak. Yollar kısmen toprak. Çevre toza batmış. Evlerin küçük bölümü düzgün, gerisi malûm yazlık evler. Sahilde, barakadan, uyduruk yeme-içme yerleri. Oturup çay içelim derken, çi böreğe, gözlemeye yattık. Çi börek fena değildi. Bir-iki genç oturmuş telefonlarıyla oynuyorlar, bir-iki emekli de dedikodu yapıyordu. Anlayacağınız, yazlık muhabbetleri.
‘’Kızım, biz şimdi neredeyiz?’’. ‘’Burası Güneyli Köyü Sahili’’. Güneyli köyü yukarıda, karayolunun kıyısında. Bu sahilden de soluksuz kaçıyoruz. Bizim için buralarda yazlık arama hikâyesi kapanmıştır. Buna en çok ben seviniyorum. Yaz boyu bir yerde çakılıp kalmayı sevmiyorum. Her gün yeni yerler görmek, gezmek, bilgi toplamak, keşfetmek istiyorum.
Bir şeyler atıştırdık ya, kendimizi doyduk sayıyoruz. Gelibolu’yu pas geçiyoruz. Yollar düzgün, rahat. Yazlıkçılar çekilince, trafik iyiden iyiye tenhalaşmış. Çevremizi seyrediyoruz. Kâh hüzün, kâh coşku, yakın tarihimizin içine doğru ilerliyoruz. Doğru Kabatepe, ’Çanakkale DestanıTanıtım Merkezi’’ne.
05 Eylül 2012 Çarşamba
Kabatepe - Çanakkale











Yorumlar
Yorum Gönder