ÇANAKKALE

( Atatürk’ün kişisel eşyaları ) Sergi Salonları iki kattan oluşuyor. Ayaklı cam vitrinlerde, Mustafa Kemal’e ait birkaç parça eşya sergileniyor.
Daha çok, Çanakkale Muharebelerinin geçtiği alanlardan toplanmış silahlar, şahsi eşyalar, kullanılmış mühimmatlar yer alıyor.
( Vitrinin sağ tarafında havada çarpışan mermiler.) Sergilenenlerin içinde en iç acıtıcısı, birbiriyle çarpışmış, yüksek ısı ve hız nedeniyle iç içe geçmiş mermiler. Havada uçuşan mermilerin çokluğunu düşünüyorum, ürperiyorum. Mermiler havada nasıl çarpışır!? Kayıtlara göre, metrekareye 6000 mermi düşmüş. Ağzı köpürmüş emperyalistlerin yarattığı vahşet, bu Sergi Salonlarında canlı kanıtlarıyla, gözler önünde.
(Fotoğraf alıntıdır.) ‘’Yeni Zelanda’nın, Avustralya’nın masum gençleri; siz de sömürgeydiniz, bizi de sömürgeleştirmek için mi topraklarımıza geldiniz? Siz sömürge askerlerini, bizi sömürgeleştirmek için üstümüze saldıklarını anlamadınız mı?’’
( Fotoğraf alıntıdır.) 253 bin vatan evladını şehit verdik. İngilizler tamamına yakını sömürge askerleri olmak üzere 205 bin, Fransızlar 47 bin kayıp vermişler. Savaş mı, vahşet mi? Zaten, savaş vahşet değil midir?
(Norfolk askerleri.) (Fotoğraf alıntıdır.) Anzak’ların ve diğer sömürge askerlerinin başkaldırılarından çekinen İngilizler, İngiliz Kraliyet Muhafız Alayından özel olarak getirtilen, 54.tümen içinde konuşlandırdıkları 2760 mevcutlu, tam teçhizatlı, 20 adet tanka sahip Norfolk Alayı, 12 Ağustos 1915 gecesi saat 4’de yürüyüşe geçti. Sabah 9’da hücuma kalkacakları sahaya geldiklerinde, karşıdan gelen sis kütlesinin içinde kaldılar. Anzak’larla çatışan askerlerimiz sis içinde kalan 2760’ı Norfolk Alayına mensup 7 bin İngilizi, rastgele ateşle imha ettiler. İngilizler bu olayı, savaş propaganda kitabı Mavi Kitapta çarpıttılar. Sözde, buluta giren İngiliz askerlerini Hz.İsa yanına, gökyüzüne çekmiş. Aslında, hiç savaşmadan ölen askerlerinin cevabını İngiliz halkına izah edemeyecekleri için, bu yalanı uydurdular. Aramızdaki hainler de, İngiliz yalanını sürdürerek, birliklerimizin İngilizler karşısında perişan olmamaları için, Hz.Peygamberimizin Norfolk Alayını helak etti yalanına, saf halkımızı inandırdılar. Hala bu inanç sürmektedir. Belki de, muhafazakârların Çanakkale’ye ilgi göstermelerinin nedeni budur. Bizim askerimiz imanıyla, gücüyle başarmıştır. Başka güçlere mal etmenin anlamı yok. İngilizler savaştan yıllar sonra, Mavi Kitabın propaganda kitabı olduğunu, gerçek olmadığını itiraf ettiler.
Kabatepe’den çıkıyoruz. Eceabat’tan, araba vapuruyla Çanakkale’ye geçeceğiz. Duygu dolu bir yürekle, solumuzdaki muhteşem boğaz manzarasıyla, keyifli bir yolculuk yapıyoruz. Eceabat’taki araç kuyruğunu düşündükçe keyfim kaçıyor. Eceabat… Ohhh, sıra yok, birkaç araç araba vapuruna binmek üzere. Denizcilik İşletmesinin vapuru dolmuş, kalktı. Burada özel araba vapuru da var. Biz GESTAŞ firmasının vapuruna bindik. 10 kadar araçla vapur hemen kalktı. Dolmasını beklemedi. Fiyatları ucuz, 29 lira, yolcuya para almıyorlar. Bu vapur İşletmenin vapurundan büyük ve çok daha hızlı.
Çanakkale Boğazı’nda kıyılar birbirlerine uzak olduğu için, İstanbul Boğazı kadar hoş görüntüler vermiyor. Çanakkale Boğazı’nın görüntüleri daha çok, milli duygular veriyor.
(Birleşik Donanma.) (Fotoğraf alıntıdır.) Ege’ye doğru genişleyen Boğazın ağzına gözlerimi çevirdiğimde, Birleşik Donanmayı görür gibiyim.
(Bouvet batıyor.) (Fotoğraf alıntıdır.) Nusret Mayın Gemimizin döşediği mayınlardan yara alan Bouvet gemisi 600 denizcisiyle sulara gömülüyor. Inflexible de mayına çarptı, batıyor. Irresistible mayın ve top yarası alarak terk edildi. De Robeck ağır hasarlı. Ocean da dümeni parçalanarak çaresiz kaldı ve terk edildi. Gaulois, Suffren, Agamemnon ağır, Charlemagne ise hafif hasarlı.
Biraz kafamı çeviriyorum. Truva… Hektor ve Aşil karşı karşıya. Ah şu Truva Atı. Koca Truva’yı mahvetti. Ama ne atmış, o günden bugüne çeşitli şekillerde ortaya çıkıyor, kullanılıyor.
Vapurumuz Çanakkale’ye yaklaşıyor. Şehri daha net seçebiliyoruz.
İşletmenin vapurları Eceabat’tan kalkınca, önce kıyıya paralel olarak Kilitbahire doğru gider, sonra Çanakkale’ye yönelirdi. Geçiş 35 dakikada tamamlanırdı. Düşünürdüm, neden çaprazdan karşıya geçmezler. GESTAŞ’ın vapuru benim düşündüğüm rotada Çanakkale’ye geçti ve geçiş 25 dakikada tamamlandı. Biraz da, vapurun boş oluşu avantajıydı.
İskeleye kapak atmaya başladık. Kapak indi. Meydan arabalarla tıklım tıklım dolu. Araba vapuru dolmadan, Eceabat’tan hemen neden hareket ettiğini anlıyoruz.
(Çanakkale iskele meydanı) (Fotoğraf alıntıdır.) İskelenin sağında, 3-5 araba ayrı sıra oluşturmuş. Düğün alayı. Çingeneler gelin almaya gidiyorlar. Kadınlar şıkır şıkır giyimleriyle, neşe içinde oraya buraya seğirtiyorlar. Bir cümbüştür, gırla. Belli, onları ayrı ve öncelikle vapura alacaklar.
(Çanakkale Atatürk Caddesi) (Fotoğraf alıntıdır.) Araç kullandığım için, fotoğraf alamıyorum. Bir anlık bile durma olanağı hiç yok. Çanakkale, eskiye göre çok daha kalabalık. Araçlar çoğalmış, insan kalabalığı caddelere sığmıyor. Açız. Güzel lokantalar var. Durmak ‘’ne mümkün’’. Az ileride, az sonra derken Çanakkale çarşısını bitiriyoruz. Sokak aralarına da girilmiyor. Her yer insanlarla, araçlarla tıklım tıklım. Karayolları üzerinde çay bile içmem. Yol üstündeki yemek kalitesini, temizliğini çok iyi bilirim. Açlığımı şehir içlerinde bastırırım. Çaresiz, Çanakkale’yi aç çıkıyoruz.
Çanakkale’de yeni yollar yapılıyor. Yolların yönleri değişiyor. Benim gibi, şehre yabancı olanların yön bulmaları çok zor. Yön tabelaları sürekli değil. Kimi yerlerde küçücük tabelalar var, yaklaşmadan okumak zor. Çaresiz yanlış taraflara gidilebiliyor. Ya da yön tabelaları hiç yok. Bu kez pek zor olmadı. Eskiye göre daha çabuk buldum İzmir karayolunu. Çanakkale’den çıkıyoruz. Yollar çok güzel olmuş. Her yerde olduğu gibi, yer yer bölünmüş yollara giriyorum. Vakit akşama yaklaşıyor. Günler kısaldı. Hemen Akşam olacak. 05 Eylül 2012 Çarşamba Çanakkale

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ege’den Denize Bırakılmış Bir Çiçek / DATÇA

KARŞI TARAF – İSTANBUL

EFES (Ephesos) Antik Kenti IV