Barbaros Bulvarında gezmeyi sürdürüyorum. Boyunca,
yukarıdan aşağı yürüyorum. Vitrinleri, gelip geçen turistleri süzüyorum,
esnafın avcı gibi bekleyişini inceliyorum. Turistin olduğu her yerde CHANGE
OFİS olmaz mı? Kırık dökük İngilizcem olmasa tabelalardan pek bir şey
anlamayacağım.
Hani, deli bol bulunca başından aşağı geçirirmiş
ya… Çeşmenin yalağına bakar mısınız? Yalağı Roma lahiti. Dünya bir taş
parçasının üstüne titrer, biz burnumuzu
hınkırırız. Turistlerin dikkatini çekmiyor. Herifçioğlu böyle bir kullanıma
ihtimal vermiyor ki…
Her şey var. Bu turistler alma hastası. Eskiden
İstanbul meydanlarında ‘’ne alırsan yirmibeş’’ satıcıları vardı. Onlar gibi.
Çocuk elbisesi, kilim, kadın çantası, terlik-ayakkabı, kadın giyimi, süs
eşyası… Var da var.
Barbaros Bulvarına bağlı bir sokak. Bol miktarda
takı satıcıları. Kadın hiçbir yerde değişmiyor. Hep alıyorlar.
Akşam oldu. Cruiseler gitti, kalan turistler de
çekildiler. Otellerinde geceye hazırlanacaklar. Gece Barlar Sokağı neşelenecek.
Yerli turistler sahilde piyasa yapıyorlar.
Evvelce, Öküz Mehmet Paşa Kervansarayının arka duvarı boyunca baraka dükkanlar vardı. Birileri akıl etti de, buralar temizlendi. İyi oldu.
Kervansarayın arkasında tertemiz bir meydancık.
Önceleri buralar rezaletti.
Kervansarayın Barbaros Bulvarına bakan kapısı.
Kervansarayı kiralayanlar bazı şeyleri önemsemiyorlar. Kapı girişini işportacılara
kiraya vermişler.
Kaymakamlık, Hükümet Konağı. Daha önce de sözünü
etmiştim. Bu şehrin geçmiş mimari özelliğini taşıyan tek yapı. Belki başkaları
da vardır. Ben görmedim.
Yorumlar
Yorum Gönder