İSTANBUL’DA BİR ÖĞLEDEN SONRA…
Karaköy… Bir zamanlar İstanbul’un tam ortası… Yanı
başında Türkiye’nin ticaret merkezlerinden Perşembe Pazarı. Mezberelik… Karaköy
Azapkapı arası sahil, zengin ve alımlı. İstanbul silüetinin en güzel hali tam
karşıda. Süleymaniye, biraz şu yanda Şehzadebaşı, biraz daha şu yanda Fatih… Biraz bu yanda Beyazıt
Kulesi, daha bu yanda Ayasofya, Topkapı Sarayı… Hangi birini sayayım. Bu
güzelim sahil bandını cıvatacılar, hırdavatçılar, demirciler ve hatta
dökümcüler doldurmuş. Cenevizliler’den kalma kalıntılarda atölyeler sıra sıra…
Övündüğümüz Arapcamii bile sıkışmış kalmış. İstanbul’un tarihsel değeri olan
yapıları ve arkeolojik alanları merkez olmak üzere, çevreleri 500 m. açılarak
hem şehir seyreltilir, hem tarihi
eserler ve antik kalıntılar ortaya çıkarılır.
Karaköy rıhtımına yöneliyorum. Alt geçidi geçerken
içim sızladı. Özenle yapılmıştı. İlk alt geçit çarşımızdı. Açıldığı yıllarda insanları
alt geçide alıştırmak için, caddede
zabıtalar bekler, üstten caddeyi karşıya geçenlerden 5 lira ceza alırlardı.
Şimdi bakımsız, perişan… Ortalarda
işportacılar. Duvarlarına yazılar yazılmış. Korunmuyor.
Karaköy’ün en hakim noktası. Ziraat Bankası
şubesi. Hem denize, hem meydana bakıyor. Tam rıhtımda. 1912 yılında yapılmış,
mimarı hakkında pek bilgi yok. Terasında bulunan heykellerin bakımları doğru
yapılmadığı için, tehlike yaratıyorlar. Heykeller bellerinden zincirli
bağlanmış, binanın önüne de koruyucu iskele kondurulmuş. Tam bize göre çözüm.
Rıhtıma
ulaştım. Hala Kadıköy iskelesi yerine konulmamış. Battığında, birkaç ayda
yenisi yapılacak, şöyle güzel, böyle fonksiyonel olacak demişlerdi. Nerdeeee!
Sahile kondurulan gecekondu misali iskele hizmet vermeye çalışıyor. Bir yandan
konulmaması iyi olmuş. Deniz bu haliyle daha güzel.
Araç trafiğine yasaklanmış güzelim rıhtımı otopark
yapmışlar. Dünyada böyle bir rıhtım kaç tane vardır acaba? İstanbul rant şehri.
İstanbul kimsenin umurunda değil. Birileri yetkiyi ellerine geçirmiş…
Belki de zabıta zaman zaman gelip rıhtımda balık
tutanları kovalıyordur. Oltacılar buraya renk katıyorlar. Uzun uzun seyrettim.
Oltalar tehlikeli. Oltacılar çevrelerine dikkat etmiyorlar.
Bir vapur iskeleye geliyor aceleyle… Belli ki
randevusuna yetişecek.
Bir başka vapur az sonra Sarayburnu’nu dönecek.
Karşımda Topkapı, tarihten gelen ihtişamıyla Boğazı seyrediyor.
Bir zamanlar rıhtımda birkaç büfe, bir de meşhur Emanetçi
Sultana vardı. Şimdi sıra sıra turistik restaurantlar dizilmiş. Yaya yolları
işgal edilmiş, sigara bahanesiyle kapatılıp mekana katılmış. Sigara içilen
yerlerin üç tarafı açık olacak ve gökyüzü görülecek. Hani, nerede? Aman, siz
siz olun buralarda yemek-içmek gafletinde bulunmayın. Yüklüce bir para
bırakırsınız. Yiyecekler ne kadar sağlıklı bilinmez.
İstanbul’un caddeleri kadar, denizlerinde de
trafik karışık. Açık deniz gemicisiyim, kıyı gemilerinin bu sıkışıklıkta nasıl seyir
ettiklerine şaşırıyorum.
Yolcu
Salonu. Kaderine terk edilmiş, öylece durup duruyor. Güzelim sanat abidesi,
tepesinde yakışıksız ışıklı yazısıyla, rıhtımın en hakim noktasına ihtişamıyla
renk katıyor. Kaderini Galata Port belirleyecek. Yani yıkılacak. Belki de
yerine 5 yıldızlı bir otel yapılacak.
Otopark çıkışında bir bariyer, yanında bir
monoblok kulübe, iki de bıçkın, bitirim. Ağzınızı açtınız mı hacamat ederler. Deli
Dumrul misali haraç kesiyorlar.
-Saati kaç para.
-Bir saat, iki saat, bir gün fark etmez, gir çık
on kağıt.
Çevrede tabela yok. Kim işletir belli değil.
Bildiğim İstanbul otoparklarını İSPARK işletir veya kiraya verir. Ama tabela
koyar.
İletişim : gezinotlari@yandex.com.tr





















Yorumlar
Yorum Gönder